YALAN SÖYLEMEK

YALAN SÖYLEMEK

Yazar: Sena İncehasan | Tarih: 06 Aralık 2025


YALAN SÖYLEMEK: HAKİKATE VE ALLAH’IN YARATICILIĞINA ATILAN BİR İFTİRA

Allah’ın yarattığı her şeyde kusursuz bir düzen vardır. Gezegenlerden ağaçlara, denizlerden yapraklara, bir bebeğin anne karnındaki varoluş sürecinde ve sonrasında… Her biri O’nun sonsuz kudretine işaret eder. Günlük yaşantımızda her gün karşılaştığımız, bize basit gelen, üzerine belki de hiç düşünmediğimiz şeyler bile. Güneşin her gün şaşmadan doğuşu ve batışı gibi. Aslında bir ustanın dokunuşudur, tesadüf değildir. Her nefeste bir yaratılış ve her saniyede yeniden var ediliş vardır. Bizler ne kadar bunları düşünürsek, Allah da sanatını bize o kadar açar.

İnsan, yaratılış gereği gerçeği arayan bir varlıktır. Kalbimiz de aklımız da aslında hep hakikate meyleder, doğruluğu onaylar. Bizi yaratan Allah, kâinatı hakikat üzerine bina etmiş; güneşi, yağmuru, yıldızları ve insanları bir düzen, ölçü ve doğrulukla var etmiştir. Bu yüzdendir ki ruhumuz yalanın bıraktığı gölgeyi hemen hisseder. Bu düzen içerisinde yalan söylemek, yalnızca ahlaki bir sorun değil, varlığa, yaratılışa ve Allah’ın sonsuz sanatına ters düşen bir davranıştır. Aslında yalan söylemek, Allah’ın yaratışına iftira etmektir.

Doğruluk bizi rahatlatır, çünkü bu fıtratımızda vardır. Yalansa içimizi karartır, sıkıştırır, üstümüzde bir ağırlık yaratır. Çünkü hakikat Allah’ın nurudur, yalan ise bu nurun üzerini örten bir parçadır. Kur’an’da yalandan en ağır günahlardan biri olarak bahsedilir.

“Yalan sözden uzak durun” (Hac 30)

“Bak, nasıl da Allah'a yalan uyduruyorlar! Bu apaçık bir günah olarak yeter!” (Nisa 50)

“Yalan sözlerle Allah’a iftira edenden veya O’nun âyetlerini yalan sayandan daha zalimi kimdir? Şüphe yok ki zalimler kurtuluşa eremezler.” (Enam 21)

“Allah hakkında asılsız inançlar uyduran ve gerçek kendisine ulaştığında onu yalan sayandan daha zalim kim vardır? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?” (Zümer 32)

“Ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar böyle bir yalanı uydurabilirler, asıl yalancılar onların kendileridir.” (Nahl 105)

“Allah hakkında yalan uyduran veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimse var mıdır? Günah yoluna sapanların kurtuluşu yoktur.” (Yunus 17)

“Allah hakkında yalan yanlış şeyler uydurandan daha zalim kim vardır! Onlar (kıyamet gününde) rablerinin huzuruna çıkarılacaklar, şahitler de “İşte bunlar rablerine asılsız şeyler isnat edenlerdir” diyecekler. Bilin ki, Allah’ın lâneti zalimlerin üzerine olacaktır!” (Hud 18)

Varlık hakikattir, yalan ise bu hakikate karşı duruştur. Bu nedenle yalan söylemek, aslında varlığın ilahi düzenine ters bir davranıştır.

Neden yalan söylemek Allah’ın yaratıcılığına iftiradır peki? Çünkü Allah’ın yarattığı her şey gerçektir, doğrudur, ölçülüdür, hikmet doludur. Yağmurun yağması, bir bebeğin anne karnında birkaç cm iken bile kalbinin olması ve atması, gecenin ve gündüzün birbirini izlemesi… Hepsi hakikattir. İnsan da bu hakikatleri görmek ve doğrulukla yaşamak üzere yaratılmıştır. Bütün bunların yanında yalan söylemek, aslında “Varlığın düzenine kendi yalanımı koyabilirim, yerleştirebilirim” demektir adeta. Bu da gerçeğe iftiradır.

Peygamberimizin de (sav) yalana dair oldukça sarsıcı ifadeleri vardır.

  • Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz. ” (B2749 Buhârî, Vesâyâ, 8; M211 Müslim, Îmân, 107)

  • Süfyân b. Esîd el-Hadramî, Resûlullah"ı (sav) şöyle derken işittiğini nakletmiştir: “Bir konuda seni tasdik ettiği (sana inandığı) hâlde kardeşine yalan söylemen ne kadar büyük bir ihanettir!” (D4971 Ebû Dâvûd, Edeb, 71)
  • Abdullah (b. Mes"ûd) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında "doğru/sıddîk" olarak tescillenir. Yalandan sakının! Çünkü yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında "yalancı/kezzâb" olarak tescillenir.” (M6639 Müslim, Birr, 105)
  • Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz.” (HM8577 İbn Hanbel, II, 349)

  • Hz. Peygamber Efendimiz (sav); “Mümin yalan söyler mi?” sorusuna ise: “Konuştuğu zaman yalan söyleyen kimse, Allah'a ve âhiret gününe (tam mânâsıyla) inanmamıştır.” buyurmuştur. (Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-ummâl, III, 874)

Yalan insanı doğallığından, fıtratından ve Allah’ın koyduğu çizgilerden uzaklaştırır. 

Ayetlerde işaret edilen temel ilke oldukça nettir. Bizler, Allah’ın koyduğu sınırları önemsemeli ve hakikate bağlı kalmalıyız. Yalandan, şirkten, haksızlıktan ve gerçeği örten her türlü davranıştan uzak durmalıyız. Bunları yapabilirsek hem kalbimiz arınır hem de bize bu hayatta bir duruş kazandırır. Bu ayetleri düşünerek yaşamak bizlere yolumuzu aydınlatan ve aydınlatacak olanın daima Rabbimizin rehberliği olduğunu hatırlatır.

Allah, bütün kâinatı kusursuz bir hakikat üzerine yaratmıştır. Yalansa bu hakikati inkâr eden bir gölgedir. Bu nedenle doğruluk, sadece toplumsal ahlaka değil; kâinatın yaratıcısının izine uygun yaşamak demektir.

Doğru söz hakikatin dili, yalan ise hakikate karşı bir perde, bir iftiradır.

Doğruluk huzurdur, Allah’ın yaratılışına uyumdur.

Yalan toplumu çürüten bir virüs olduğu kadar, kişinin kendi ruhuna açtığı bir yaradır. İnsan yalan söylediğinde kalbi sıkışır, çünkü fıtrat bunun yanlış olduğunu hemen fark eder.

Hakikat insanın hem dünyasını hem de ahiretini güzelleştiren bir seçimdir. Hakikate yaslanmak, varoluşa yaslanmaktır. Hakikate uygun hareket etmek, insana içsel bir ferahlık verir.

Yalan hakikatten uzaklaşmaktır. Doğruluk ise Allah’a yaklaşmaktır.

Rabbimiz bizi doğru yoldan, doğru sözden, doğru niyetten ayırmasın.